kon4c  
 
  şiirler 02.05.2024 09:44 (UTC)
   
 
seviyorum ama kimi
en tatlı birisi
nasıl anlatsam sana
ilk harflere baksana

21.02

2012

Takvim Hâlâ Gittiğin Günü Gösteriyor

Ahmet Kastancı

Sevgilim, zamansız gidişinden sonra takvime bakmadım hiç,
koparadım ayrıkla hışırdayan tozlu yapraklarını.
Gittiğin günü gösteriyordu çünkü,
öldüğüm günü.
Bakamadım işte,
zorladım cesedimi ama
hiç hissetmedim kulağımda can veren seslenişlerini,
olmadı..

Akreple yelkovan bir arada olduğunu bildiğimden,
saate bile bakmaya gözüm gitmedi yüzümden.
Ayrılığın açtığı yaralar vardı kalbimde,
kanıyordu ve kanadıkça saldırganlaşıyordu.
Bu yüzden çok kıskançtım,
bir o kadar da yalnız.
Şarkıların uydurduğu zaman onsuz da geçer yalanlarını inkar ettim,
bağırıp, çağırarak kırdım hatta o eski radyomuzu.
Kendi kendime ve bir deli gibi yokluğunu tersten giydirdim
üstelik yalnızlığıma.
Aksi ve lanettim aynı zamanda huysuz bir ihtiyar kadar,
ama ne yapayım özlüyordum,
belki de son sözlerimi söylüyordum sana.
Duymuyordun da ama ölüyordum..

Ağlamaktan ağrıyan göz kapaklarımı,
resimlerine bakarak dinlendirdim her gece.
Sildikçe vanasını bozmuştum gözlerimin,
yalama yapan hayallerim vardı kirpiklerimde.
Hayallerim suya, gözyaşlarına düştü.
Gittiğinden beri artık sen de düş'tün.
Bir türlü dindiremedim bu kahrolası sağanağı.
İki asi buluttu artık gözlerim,
terkedilmiş yüzümde yalnızlıktan arta kalan.
Ve yağan,
anılar şimşek gibi çaktığında beynimin ücra köşelerinde.
Islandım, sırılsıklandım.
Senden ayrıydım,
yine de taraf tuttum bedenimde
sol'um dedim, ayrıldım..

Keşkelerle iç çekişlerim.
Sensiz her nefes alışımda,
havaya karışmadığından nefesin soğuktu.
Seninle aynı adı taşıyan haber bültenlerindeki spiker de söylüyordu,
mevsim kıştı, ayrılıktı.
Sancılarımla üşüyordum hasta yatağımda,
çürüyordu bedenim.
Ağzımı kapattım elimle, seni öksürdüm.
Duydun mu ?
Hastayım, yine de senden başka birine değil ama.
Doktora gitmedim yine,
ezcanenin önünden dahi geçmedim.
Çünkü yarama merhem olacak sendin,
ve sen o tuhaf kokulu eczanelerin hiçbirinde yoktun
ya da herhangi bir yerde.
Boşu boşuna gitmeme gerek yoktu bu yüzden.
Sadece gelmen lazımdı,
gelmeyecektin de biliyordum.
Ama olsun deyip yine de bekliyordum..

Sensiz zaman hiç geçmiyor anlıyor musun ?
Titriyor musun,
bedenim karanlık kuytularda üşürken ?
Kalbime kadar ulaşıyor mu hiç soğuk ?
Senli dualarla,
beklemekten başka bir şey gelmiyor ki elimden.
Çok özledim seni çok,
duyuyor musun ?
Oysa takvim hâlâ gittiğin günü gösteriyor sevgilim,
biliyor musun ?


Etrafta cılıklar toz dumana karışmıştı. İnleyen insanlar oluk oluk akan kan unzsuvlar ortalığa saçılmış.Yardım için çırpınan insanlar...
Gece bir etmangalda mola vermişti,canı sıkkındı sevdiğinden ayrılmıştı. Beş yılını ona vermiş ama bir başkasına kaptırmıştı kavuşamamıştı.'Gözü kör olsun şu parasızlığın'diyordu. Gariban diye vermemişlerdi sevdiğini ona istemesede rahat etsin diye kendinden yaşca çok büyük bir adama satılmıştı sevdiği. Gözlerinde iki damla yaş oluştu,kimseye göstermeden siliverdi elinin tersiyle. Garsona bir el işareti yaptı masayı donattırdı içi gittikce daha da sıkılıyordu tekrar garsonu çağırdı. Bir otuzbeşlik söyledi başladı içmeye yetmedi,derken bir şişe daha. Saatine baktı baya ilerlemizşti zaman .Kaltı yerinden ağır ağır, başı dönüyordu kamyonuna bindi radyoyu açtı Hüseyin Altın 'Dargınım' diyordu. Şöyle bir arkasına yaslandı güneşliğini indirdi,karşısında sevdiğinin resmi duruyordu elini, uzattaı parmaklarıyla resimde saçlarını okşadı.Derin bir iç çekerek marşa bastı.Dalgındı,yorgundu bastıkca basıyordu gaza sanki yaşadıklarından kaçmak ister gibi. Yorgunluk ve alkol kendini belli etmeye başladı gözleri kapanmaya başladı.... Gözlerini açtığında bir kıyametin ortasındaydı.Direksiyon başında uyumuş ve kırk üç yolcusuyla bir otobüse çapmış,uçuruma yuvarlanmasına sebeb olmuştu.Çığlıkar kulaklarında çınlıyordu kendine geldiğinde ellerini semaya açıp ben ne yaptım diye haykırıyordu. Kendisi yara almamış ama onlarca insanın eceli olmuştu.....


Nurcan Uygur 


Deli satışların velisiyle muhabbetteyim bu gece!
Aynı kül tablasından otlanıyoruz, dumanlarımızı.
Sulh ve kibrin çatışması var yüzünde, acıyla
Elleri; güvercin yuvası sanki.
İnce bir sis perdesi arasında iki küçük far gibi
Senkron ve saniyelere hakim gözlerde, bakışlar.
Yine bir güvercin edasıyla tutuyor bardağı
Ve savuruyor ardındaki düşlerin, yatağına
Bu nasıl bir sükûnet Allah'ım, cinayet sanki!
Dökülüyor kilitlediği yerden kelimeler, sonunda
Sesi, fırtına öncesi tsunami gibi.
Kararla-kararsızlık arafını dokuyan hecelerini bir bir diziyor önüme.
Oysa cevaplarım lâl, ağıtta her bir cümlem.
Düşüncelerimin zihnime baskısını anlatabilsem,
Aynı kadına "anne" diyememenin küfrünü
Ya da zifirini; bilemiyorum kaldırabilecek mi?
Bu oksijen ve hidrojen karmaşasına son veresim var!
Yine ayrılık;
İsli dudaklardı, o çıkarken gözüme takılan
Ak'isli dudaklardı,
Ne sen sor ne ben küfredeyim...

20/02/12


Ömer Arslan



 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bugün 8 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol